29 Eylül 2010 Çarşamba

Postlara kısa bir ara

Cumadan beri bloguma yazı yazmıyorum belki merak edersiniz diye haber vermek istedim...Pazartesi sabahı eniştemi kaybettim ve şu sıralar içimden resim çekmek, yazı yazmak gelmiyor ne olur kusuruma bakmayın...Halbuki pazartesi için bir sürü yazı yazma planım vardı Pazar akşamı...Sabah uyandığımda ise bambaşka şeyler oldu...Canım eniştem çok değerli bir bilim adamıydı ve kaderin bir cilvesi midir nedir bilinmez beyinindeki tümör yüzünden hayatını kaybetti...Hep profesör adam nerden hasta olucak tabiki en çok kullandığı yeri olan kafasından derdi...Mekanı cennet olsun...

24 Eylül 2010 Cuma

Tül etek

En sonunda Cuma geldiiii:) Hiç gelmicek sanmıştım gerçekten bu hafta bana bi çok zor geçti gibi geldi...Ama hem Cuma hem de güneşli bi hava benim enerjimi geri getirmeye yetiyor:) Sürekli bir yağmur yağıcak mı acaba kaygısından mıdır artık havalar soğusun da çoraplı kombinler yapiyim onu mu istiyorum ondan mıdır bilemiyorum bugün en sonunda çorap sezonunu açtım:) Annemin botlarını da aşırdım iki arada bi derede böylelikle gayet rahat bir şekilde haftanın son gününü geçiriyorum...



Bu kış bot ve çizmelerimizin içine yün çoraplarımızı giyeceğiz bol bol...Özellikle erkeksi botlar çok moda haberiniz olsun her yerde karşıma çıkıyorlar...Kaç sene önceydi hatırlamıyorum ama Harley Davidson çizmeler çok revaçtaydı sonra bir de Oxs dönemi geçirdik eğer o zamanlardan kalma bot ve çizmeleriniz hala duruyorsa ne mutlu size hemen kutularından geri çıkarabilirsiniz...





T-shirt: Ebay
Etek: Derishow
Bot: Annemin

22 Eylül 2010 Çarşamba

Hediyelerim sahiplerini buluyor:)

Evet en sonunda beklenen gün geldiii çekilişim bitti artık hediyeleri dağıtma vaktiiii:):):)random.org tarafından belirlenen 5 kazanan şu şekilde çıktı...



İşte şanslı izleyicilerimmm:)

1. hediyemi kazanan--> 202 nolu yorumu bırakan Kumbeji
2. hediyemi kazanan--> 214 nolu yorumu bırakan Gözde Bilgen
3. hediyemi kazanan--> 32 nolu yorumu bırakan Asli
4. hediyemi kazanan--> 109 nolu yorumu bırakanAyşe-gizemli tosbaga
5. hediyemi kazanan--> 57 nolu yorumu bırakan Ne Giysem

1 saate kadar maillerinizi ya da bloglarınızdaki yorumlarınızı kontrol etmeyi unutmayın:) Öpüldünüz kocamannn cicilerinizi güle güle kullanın umarım size şans getirirler:)

21 Eylül 2010 Salı

Beyrut'tan Kareler-Hamra Sokak Festivali

Beyrut'ta bir gün otele bir türlü dönemiyoruz hangi sokağa sapsak trafiğe kapanmış otobüs dönüyor dönüyor bir işe yaramıyor biz de dedik burada inelim yürüyelim...Ara sokaklardan ana caddeye bir çıktık ki orası şenlik alanı...Meğersem Ramazan'ın bitişini kutlamak amaçlı Al-Hamra sokağında 3 gün boyunca festival olcakmış biz de tam ortasına düşmüşüz:) Böyle kutlamadır şenliktir bayılırım ben o yüzden hemen katıldık kalabalığın arasına...Sokaktan çeşit çeşit gösteri ekipleri geçiyor insanlar da kaldırımda onları izliyorlar falan yani öyle abartılacak bir festival değil ama her yer renk renk ve kalabalık olunca ben bi sevdim:) En çok da volkswagen beetleların şovu hoşuma gitti...Hiç bu kadar Herbie'yi bir arada görmemiştim:)
İşte festival resimleri:)




20 Eylül 2010 Pazartesi

Beyrut'tan Kareler-Jeita Grotto

Beyrut'ta gidilip görülmesi gereken yerlerden bir diğeri de Jeita Grotto...Burası kocaman bir sarkıt kireçtaşı mağarası ve Beyrut şehir merkezine yaklaşık 18-20km uzaklıkta bir alan...Ortadoğu'da bulunan en uzun mağaraymış kendisi ve karmaşık iki mağaradan oluşmakta...Üst ve alt mağara olarak ikiye ayrılan Jeita Grotto'nun alt mağarası 1836 yılında William Thomson tarafından keşfedilmiştir. Mağaranın içinde sarkıt, dikit, sütun, gölet, perde ve farklı kristal oluşumları görmeniz mümkün...
Mağaraya ilk girdiğimde ağzım açık kaldı çünkü bi an kendimi Alice Harikalar Diyarı'ndaki Alice gibi hissettim...Koskocaman dağın içinde yürüyorum etrafımda pamuk şekeri gibi görünen kireçtaşı oluşumları var dokunmak yasak yazmışlar ama tabiki ben kendime engel olamadım dokunma isteğime karşı koyamadım:) soora bir de dilek dileyip göletlerden birine para fırlattıp bakalım tutcak mı?:)
Ne yazıkki mağaranın içinde fotoğraf çekmek yasaktı o yüzden size internetten bulduğum fotoğrafları göstereceğim...

Burası ile ilgili tek sıkıntı giderken küçük bir kabinde havada ascık sallantılı bir yolculuk yapıosunuz ama kısa sürüyor...Ben de korkumu yenmek için kendimi fotoğraf çektirmeye verdimm yüzümdeki endişe kaybolmamış ama:) Bir de içeride mağarada bana bir daral geldi bir süre sonra hani açık havaya çıkma orada nefes alma isteği doğdu sizin de benim gibi kapalı alanda uzun süre kalamama durumunuz varsa turu çabukça atın derim:)



17 Eylül 2010 Cuma

Zara Eylül Lookbook

Çok fazla yazamıyorum bugün çünkü ekranımdan sonra bir de klavyem bozulduuu!!!nedir benim bu çektiğim bilgisayarımdan bu hafta çok mu yüklendim acaba bi kendine gelemedi çocukcağız:) 
Zaranın Eylül Lookbookundan görüntülerle başbaşa bırakıyorum sizi...Kırmızı skinny jean benim olcaksın haberin olsun!!!:)

16 Eylül 2010 Perşembe

Beyrut'tan Kareler-Hajar el Gouble

Baalbek'e giderken yol üstünde Hajar el Gouble'yi görmek için de durduk...Bu taş parçası dünyadaki en büyük kesilmiş parça olarak biliniyormuş ve nasıl bu kadar büyük hacimli bir parçanın kesildiği oraya getirildiği hala bilinemiyor...Ağırlığı yaklaşık olarak 1200 ton civarıymış...Mısır Piramitleri gibi bir gizem de Balbeek'de mevcut anlayacağınız...


Beyrut'tan Kareler-Baalbek

Nihayet bilgisayarım bana izin verdi de Beyrut yazılarıma başlıyorummm..Çarşamba geceyarısı vardık Beyruta zaten denize paralel uçak pisti ile bi heyecanla karşılıo sizi şehir sonra uçaktan inip de kafanızı kaldırdığınızda bi bakıosunuz bi tarafınız deniz diğer tarafınız dağlar ve dağlar üstüne kurulmuş ışıl ışıl bi şehir...Beyrut hakkındaki ilk izlenimim bu sanırım 'Bu şehir dağların üstüne kurulmuşşş!!!':)
Neyse sonrasında havalanından çıkma otobüse atlayıp otele gitme giderken çocuk gibi bi sağa bi sola bakarak etrafı inceleme yolda gördüğüm dükkanları gözüme kestirme ve yorgun argın yatıp uyuma olarak gelişti olaylar...



Ertesi sabah erkenden uyandık rotamız belli Baalbek'e gidices:) Grup kalabalık 20 kişi kadarız bindik otobüsümüze sohbet muhabbet gidiyoruz...En çok dikkatimi çeken şeyler yollardaki elleri silahlı askerler (baya dehşet veriolar insana), kuralsız trafik (aynı biz:)), savaşın izlerini taşıyan bombalanmış binalar, upuzun çam ağaçlarıydı...Baalbek'e giderken Bekaa vadisinden de geçilio oradan geçerken bir tedirgin olmadım değil ama neyseki sağsalim Baalbek'e ulaştık...



Şimdi size Baalbek hakkında bilgiler veriyim...


Buraya tam olarak şehir demek de mümkün değil. İsmini pek çoğunuz İsrail saldırıları sırasında duymuş olabilirsiniz. Her yıl dünyanın dört bir yanından tarih meraklılarını ağırlayan Baalbek, Beyrut’tan 180 kilometre uzaklıkta, Humus - Şam yolu üzerinde. Dünya üzerindeki en geniş akropole sahip antik şehir. Aynı zamanda Ortadoğu’daki en önemli Roma kalıntısı. Baal tanrısına tapanların da merkezi.


Roma egemenliği altındayken, güneş tanrısı Jüpiter için inşa edilen mabet dolayısıyla, “Heliopolis” (Güneş Şehir) ismini alan Baalbek şehrinin kurucusu Fenikeliler. Geçmişi MÖ 1100’e kadar uzanıyor. Tarih boyunca çeşitli uygarlıkların istilasına uğramış, pek çok kez el değiştirmiş. Romalıların, özellikle de Antonius’un zamanında çok gelişmiş. Ardından savaşlar yıkımlarla dolu asırlar geçirmiş. Şehirdeki en büyük yıkımı yapan Haçlılar. 14. yüzyılda Haçlılarca kaleye dönüştürülmüş. Ardından Ortadoğu seferine çıkan Timur’un gazabına uğramış. Sonra Osmanlı gelmiş. Zamanla yarısı toprağa gömülmüş. Osmanlılar, 1899’da ilk kez Almanlara kazı yapma izni vermiş. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Lübnan, Fransızların eline geçmiş ve sonraki kazıları onlar sürdürmüş. Antik şehrin kalıntıları ise Lübnanlılar tarafından ortaya çıkarılmış. 




Günümüzde Baalbek’te harabe halinde üç adet tapınak yer alıyor: Jüpiter, Bacchus ve Venüs tapınakları. En büyüğü olan Jüpiter Tapınağı, MS 3. yüzyılda yapılan büyük bir giriş kapısına sahip. Kapıdan geçince önce ön avluya, sonra da büyük avluya ulaşılıyor. Büyük avlunun eni 104,5 metre, genişliği ise 117 metre. Avludan sonra geniş bir kapıdan girilen tapınağın 84 granit sütunu var. Bugün bunlardan sadece altısı ayakta. Diğerlerinin bir kısmı kırılmış, bir kısmı da başka yerlere götürülmüş. Bu sütunlardan biriyse Süleymaniye Camii’nde bulunuyor. Bacchus Tapınağı Jüpiter’e göre daha iyi durumda. Tapınağın, her biri 18 metre yükseklikte olan 46 sütunu hâlâ ayakta bulunuyor. Venüs Tapınağı da son onarımlarla oldukça iyi durumda. Mabedin yapımında kullanılan ve modern teknolojiyle bile hareket ettirilmesi çok zor olan birkaç bloğun, oraya nasıl taşındığı ise hâlâ muamma.



Bu da aile pozu:) Anneme bakar mısınız hemen Arap kültürüne adapte olduu:) Hava o kadar sıcaktı ki kadıncağız çareyi kafasına poşu bağlamakta buldu:)


Baalbek’in girişine inşa edilen müzeyi de mutlaka gezmenizi tavsiye ederim... Bir de sakın yaz sıcağında gitmeyin biz yaptık bi hata perişan olduk:) Ben de buldum klimalı serin müzeyi hemen tarihi heykellerle muzurluk yaptım:)