Kış sezonunun belki de en sevdiğim detaylarından biri de deri...Normalde deriyi tek parçada kullanırdım ama bu kombinimde hem mont hem de pantolon seçimim deriden yana oldu duble deri yaptım:) Kombine hareketlilik katmak adına da kamuflaj desenli stilettolarımı tercih ettim.
Genel anlamda sade bir kombin yapınca aksesuarlarım da sade olsun istedim. Bu boyunluğumu çok seviyorum hem renginden ötürü herşeyle uyumlu, hem de sıcacık tutuyor ki benim gibi arada üşütüp boynu tutulanlar için birebir...Kolyelerim ise Luzdemia'nın Dört Yapraklı Yonca koleksiyonundan...Dört yapraklı yonca simgesini şans getirdiğine inanıldığı için bir ayrı severim zaten, bu aralar da hayatımda bana şans getirmesi için bolca takıyorum bu kolyelerimi:)
Kış sezonunda pançoları bol bol göreceğiz...Hem kullanımı rahat hem de soğuktan koruyor daha ne olsun...Ben çok kat kat giyinebilen biri değilim t-shirt üstüne mont giyip çıkıyorum genelde sokağa, kollarımın serbest olduğu pançolar da benim için süper bir şeçenek oluyor haliyle..
Dövme yaptırmak bir hastalık gibi bir tane yaptırınca illa ki ikincisi üçüncüsü geliyor...Ben de bu aralar yine bir dövme yaptırma hevesindeyken UK Tights çoraplarım sayesinde bir anda dövme yaptırmış kadar oldum:) Tabi bu fazlaca oldu ben ufak bir tane istiyordum ama olsun desenli çorap sevgisi ayrı:)
Siyah beyaz ikilisi en favori ikililerimden biridir. Bu sebeple sık sık siyah beyaz kombinler yaparım. Bazen sadece siyah beyaz olurken kombinlerim, bazen de canlı bir renk katıp o rengi patlatmayı seviyorum. Bu kombinimde siyah beyaza pembe şalım eşlik etti. Hava da kapalı olunca şal daha da göze çarptı sanki:) Siz de dilerseniz sadece siyah beyaz sade bir kombin yapabilir ya da bir aksesuarla tüm kombinin havasını değiştirebilirsiniz.
Sonbahar ayları ile birlikte back to school trendini kombinlememek olmazdı...Hazır havalar da biraz ısınmışken, güneş kendini göstermişken ben de fırsat bu fırsattır diyip sonbahardan çok ilkbaharda giyilebilecek bir kombin yaptım...Üşümemek böyle bir şey işte:) Laciverti en çok beyaz ve kırmızı renklerle kombinlemeyi seviyorum. Bu sefer bu üçlüye birazcık da yeşil eşlik etti:)
Kombinimde bana eşlik eden aksesuarlarım ise Luzdemia'nın Fleur de Lis serisi kolyeleri oldu...Fleur de lis sembolü zarif bir zambak dalına benziyor ve kraliyet ailelerinin ve soyluların amblemi olarak kullanılıyor. Bu zarif ve feminen sembol içten gelen asil güç, soyluluk, ve en zor durumlarda bile kuvvetli olmayı simgeliyor.
Gömlek: Yurtdışından markasını hatırlamıyorum
Etek: Zara
Çorap: Yurtdışından markasını hatırlamıyorum
Ayakkabı: Prada
Gözlük: ZeroUV
Kolye: Luzdemia
Bayramda bir sürü gezdim gezdim evime geri döndüm...Tatilin tadı damağımda kaldı ama...Gittiğim yerler o kadar güzel o kadar huzurluydu ki yenilenerek, pamuk gibi döndüm...
Tatilimin ilk durağı Como'ydu...
Master yaparken bir dönem Milan'da yaşadığım için Como'ya çokça gitmiştim ve güzelliği ile Como'nun yeri ayrıdır benim için...Como diyince hep aklıma master yıllarım gelir o yüzden Como'ya ayak basar basmaz direk 8 sene önceye gittim ayy sanki dün gibi:)
Otele girip hemen hazırlanıp sokağa attım kendimi...Hava mis, sokaklar mis dolaştım durdum...Daracık sokaklara girdim çıktım...Mimariye, renkli evlere bir daha bir daha hayran kaldım...Yeme içme konusunda zaten pek bir şey söylememe gerek yok İtalya'nın neresinde ne yerseniz lezzetli ama ben bizim gittiğimiz yerleri tavsiye edebilirim...
Biri Il Gatto Nero ki burası George Clooney'nin sürekli gittiği bir yermiş...Biz de bir umut görürüz onu belki diye gittik ama şansımıza yakalayamadık...Onun yerine tepelerde harika Como manzarası ile süper bir yemek yemiş olduk...İkinci yer ise Market Place...Burası küçücük bir yer dolayısıyla rezervasyon yaptırmadan yer bulmak imkansız...İki-üç hafta önceden rezervasyon yaptırmanız gerekebilir...Onun dışında göl kenarındaki cafelerde oturup göl manzaralı kahve keyfi yapabilir müthiş lezzetli gelatolardan yiyebilirsiniz:)
Ve Como'dan ilk fotoğraflar gelsin o zaman:)
T-shirt: Lilijo Butik
Etek:Zara
Bot: Zara
Çanta: Beymen Club
Gözlük: Prada
Dilek ağaçları vardır hani dileğinizi tutar sonra ağaca bağlarsınız ya nasıl güzeldir o ağaçlar renk renk dileklerle hayatı ve umutlarımızı simgeler...Bizim de Bodrum'daki evimizde kendi çapımızda bir dilek ağacımız var ve her yaz tatili bitiminde ailecek dileklerimizi diler asarız ağacımıza:) Evrene isteklerimizi içten söylersek onların zaman içerisinde olacağına inanırım ben hep o yüzden dileklerinizi dileyin, pozitif olun ve hiç bir zaman umudunuzu kaybetmeyin.
Küçükken bir bahçe dolusu yonca arasından 4 yapraklısını bulmaya çalışırdım hep, hala da devam eder bu alışkanlığım...Nasıl dört yapraklı yonca bulmanın şans getireceğine inanılırsa bazı eşyalarımıza, aksesuarlarımıza da bir anlam yükleyip onları şansımız sayarız...Şans getireceğine inandığım aksesuarlarımdan biri de Luzdemia Lucky Charm'ım oldu...Bu sene Bodrum'da bahçemizde 4 yapraklı yonca bulamadım ama onun yerine kolyesi geldi beni buldu işte:)
Yaşa-Sev-Gül bana göre hayatta hergün yapılması gereken 3 fiil...Yaşadığımız her günün keyfini çıkarmalı, sevgimizi sevdiklerimizle paylaşmalı ve bol bol kahkaha atıp hayatın tadını çıkarmalıyız...Bir zamanlar bu üç kelimeyi dövme olarak yaptırmayı düşünmüştüm olur ha hayatın akışı içinde stresli olduğum zamanlarda unutursam bakınca hatırlayayım diye:) Henüz dövmeyi yaptırmadım ama Luzdemia kolyem sayesinde bunu kendime hatırlatabileceğim:)
Salaş gömlekleri seviyorum...Hem pantolonla hem de etekle çok güzel kombinleniyorlar...Üstelik salaş oldukları için ferah bir görüntü veriyorlar...Renk olarak beyaz zaten herşeyle uyumlu olduğu için bu gömleğim dolabımdaki en kullanışlı parçalardan biri...Havalar bir öyle bir böyle olduğu için ne zamandır aklımda olan kombini bir türlü yapamamıştım ama güneşi görünce fırsat bu fırsat diyip giydim su yeşili eteğimi:)Şimdiye kadar daha çok pantolonla yaptığım salaş gömlek kombinim mini etekle nasıl olmuş sizce?:)
Blackribbon çantaları ile yapmış olduğum ikinci kombinde sıra:)
Bu sefer koleksiyonun zarf şeklindeki clutchı eşlik ediyor bana...Normalde kombinlerimi yaparken ilk ayakkabıdan başlarım ben...O gün hangi ayakkabıyı giymek istiyorsam ona göre diğer parçaları seçerim...Ama bu sefer başlangıç noktam çanta oldu daha sonrasında da ona uygun ayakkabı ayakkabıya uygun etek derken kombin tamamlandı:)
Clutch çantalar taşıma kolaylığı açısından son birkaç senedir favorilerim arasında özellikle bu şekilde büyük boyutlu olanlar kullanım açısından da son derece rahat oluyorlar...Ben bir de bu modelin rengine ayrı bayıldım herşeyle uyar...Bir skinny kot üstüne beyaz gömlek altına yine bu ayakkabılarla da güzel olurmuş şimdi düşündüm de:)
Sizlere yeni keşfettiğim bir markadan bahsetmek istiyorum...
BLACK RIBBON uzun zaman PARKBRAVO GROUP'ta tasarım ve görsel yöneticiliği yapmış olup, sonradan kendi işini kurmaya karar veren iki yakın arkadaşın yarattığı bir marka. İyi ki de böyle bir karar almışlar çünkü ben BLACK RIBBON çantalara bayıldımmmm...
Koleksiyonlarında modern çizgiler, nostaljik dokunuşlarla birleştirilmiş ve çarpıcı aksesuarlarla beraber ortaya çok güzel butik tasarımlar çıkmış...
Önümüzdeki postlarda kombinlerime bu güzel koleksiyonun 5 parçası eşlik edecek...Eminim ki sizde benim kadar BLACK RIBBON çantaları seveceksiniz...
Tüm koleksiyona bakmak ve detaylı bilgi almak için BLACK RIBBON instagram hesabı olan @blackribbonofficial sayfasını da ziyaret edin derim:)
Ve ilk kombinle başlayalım bakalım:)
Aslında kırmızı-beyaz-lacivert üçlüsünü birlikte çok severim ama bu seferki kombinde laciverti ayırıp sadece kırmızı-beyaz ikilisine yer verdim...Ayakkabılar da leopar desen olunca lacivert çok alakasız kalacaktı...
Havalar bir sıcak bir soğuk...Hal böyle olunca mevsimlik ceketler hayat kurtarıcı oluyor...Özellikle açık tonlarda olanlar tam bu aralar giyilmelik...Üstelik etek ya da pantolon farketmez neyin üstüne giyerseniz giyin o kombine hemen bir şıklık katıyorlar...
Ceket: İpekyol
Etek: Mango
Kolye: Yalıkavak Marina
Ayakkabı: Nr:39
Gözlük: Prada